6 Eylül 2014 Cumartesi

Sözcükler! Sıraya!

Aynı anda hücum ediyorsunuz! Genellikle böyle saldırıyorsunuz bana. Bu karmaşayla baş edemeyeceğimi anladınız. Birbirinden bağımsız konularda beni köşeye sıkıştırıp anlık vuruşlarla alt ediyorsunuz beni. Ya da ediyordunuz..

Artık edemeyeceksiniz; çünkü böyle anlarda size itibar etmemeyi, sizden nasıl kaçacağımı öğrendim. Sihrinizle büyülediğiniz zihnimde, kalbimde aşk var, umut var, öfke var, çaresizlik var, güç var ve sonuna kadar güçsüzlük; bıkkınlık, yılgınlık var ama öte yandan sevgi var, neşe var, müzik var.

Evet, harika koşullarımda saklanacak pek fazla yerim yok. Ama yanımda, vaktiyle sizlerle ustaca dans etmiş isimler var. Sizinle onlar gibi dans edemesem de onların bunu nasıl güzel başardığını izleyip mutlu olmamı engelleyecek bir güç de yok.

"Ne istemediğini bilen ama ne istediğini bir türlü kestiremeyen, yalnız bir adam, Hasan." demiş A. İlhan. Hepimizin ilk duyduğunda "Aaa, işte; işte ben!" dediği kamarot Hasan. Maalesef sizler Hasan kadar bile kararlı değilsiniz.  Ve sevgili sözcükler, siz kararlı olup da yanıma gelmedikçe bulaşmayacağım sizlere. Ne istediğini bilmez kılıklarda umutla başlayıp umutsuzluğa sürüklenen sonra da umutla son bulan dizilimlerinize müsaade etmeyeceğim.

Şimdi içimdeki enerji ve çocukça aşk ile baş başa bırakın beni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder