Şöyle bir düşündüm de insanlar benim yaşımdayken neler neler başarmış, ben daha büyümeyi bile başaramamışım.
Öğretmen olmak istemiyorum bugün ben. Çünkü buralarda öğretmen olmak çatık kaşınızla "Hmmm!" deyip parmağınızla çocuğu tehdit etmekten geçiyor. En ufak bir boşluk, iyi niyet, etkinlik; telafisi mümkün olmayan otorite boşlukları yaratıp bütün bir seneyi hiç etmenize yol açıyor.
Oysa hayalimdeki öğretmenlik hiç böyle değildi. Şimdilerde kaldırılmak için uğraşılan dershanelerden birinde çalışırken aslında hayal ettiğime daha yakın bir öğretmen profilim vardı. Gülümseyen yüzüm, işlediğimiz konulara eşlik eden melodiler, özgürce dillendirilen esprilerle pekiştirilmiş detaylar... Not korkusuna karışmamış samimi öğretmen - öğrenci ilişkileri. . Ey gidi...
Bugün, okulun 3. haftasına başladık. Yıllık planlara bakarsak neler neler yapmalıydık. Oysa gelmesi gereken 360 öğrencinin sadece 60 tanesi okulda. Gelmeyen, gelemeyen, tarlaya gönderilen 300 tanesini yok sayamadığımdan ama sınıfta olmayı başaranlara da kıyamadığımdan yapabildiğim tek ve en eğlenceli -ve tabi faydalı- şeyi yapıyorum. Talan edilen kütüphanemden elimde kalanları dağıtıyorum onlara. Bir de kulaklarına yabancı gelecek ama dinledikçe alıştıklarına tanık olduğum senfonik şarkılar açıyorum. Müzikten kaçan kitaba sığınsın, kitaptan kaçan müziğe alışsın diye. Sonuçta sanat, illa ki değecek ruhlarına. Keşke azıcık anlasam da yol gösterebilsem, resim yaptırsam. Ben boşverdim sıfatı, zamiri... Türkçe bilmeyen çocuklara sıfatla veremem hiçbir şeyi.
Hem bu kısır coğrafyada insan en çok ümit etmeye, hayal kurmaya, inanmaya ihtiyaç duyuyor. Ne bir müzik öğretmeni ne bir resim öğretmeni gördüler bugüne kadar. Senin benim girdiğim derslerde çocukluğun verdiği sonsuz hayal gücüne rağmen yaratamıyor çocuklar.
Daha, basit bir kağıda 3 farklı ağaç hayal edip çizemezken gelecek hayali kurup ona ulaşmak için sıfat mı çalışacak bu çocuk allasen?
- Soruyorum: Coğrafya kader midir?
- Bilmem...
Zar zor hayal kurdurduğum kızlarımdan biri kendine hedef koydu: Hemşire olacaktı. Geç kaldıysa, sağlık meslek lisesini kazanamazsa da herhangi bir liseye gidip sonra hemşire olacaktı.
Kazanamadı sağlık meslek lisesini. Yine de fena sayılmayacak bir okula yetti puanı. Yetti yetmesine de devletin sağladığı servis saatleriyle okul saatleri uyuşmuyor. O servisler dışında köye ulaşım sağlamak da mümkün değil. Bak işte coğrafya nasıl kaderden de kader! Çocuk yaşta zorla evlendirilenlere falan değinmiyorum bile, en umutlulardan açıyorum kapıları yine de elimden geldiğince.
İşte bir yanda yaşlılığın arifesinde büyümeyi başaramamış bir öğretmen bir yanda çocuk yaşında kocaman olmuş minik kadınlar, adamlar; öte yanda buradayken hayalini dahi kuramadığımız o başarılı insanlar...
- Şimdi yine soruyorum: Coğrafya kader midir? Ne dersin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder