21 Eylül 2014 Pazar

bir varmış, bir yokmuş...

Uzun zamandır zihnimi zorlayıp beni şaşırtarak anıma keyif katan bir şey bulamamıştım Oğuz Atay dışında. İzleyebildiğim son dizi ise Leyla ile Mecnun olmuştu. Çünkü saflık, inanç ve umut vardı dizide. Aynı zamanda da hiçbir şey "imkansız" değildi. Başrol oyuncusu da yaralanabiliyor ve hatta ölebiliyordu. Sınırların dışında bir algı ve hayal gücüyle yazılmış bir senaryonun doğaçlamalarla süslenmiş replikleriyle karşılıyordu bizi, oyuncu olduklarını bize unutturan kahramanlar.

Özellikle aradığımı bana veren bu diziden sonra diğer şeyleri hiçbir şekilde izleyemez olmuştum. 15 dakikasını seyrettiğim 70. bölümünü oynayan bir dizinin dahi geçmişini ve geleceğini çözebiliyordum. Tahmin ettiğiniz gibi o anda bırakıyordum. Bir müddet Yüzüklerin Efendisi gibi görselliğiyle beni oyalayacağına inandığım kurgulara yöneldim ama bir süre sonra oradaki görselliklerin de tekrara düştüğünü fark ettim ve her zamanki gibi bıraktım.

3 hafta önce adını sıkça duyduğum "Once Upon A Time" adlı diziye bir şans vermeyi düşündüm. Daha ilk bölümden alıp sürükledi beni. Evet, bildiğimiz Pamuk Prenses ve 7 Cüceler, Karlar Kraliçesi, Rapunzel'in ve diğerlerinin ait olduğu bir masal dünyasıydı anlatılan. Ama her hikayeyi hiç bilmiyormuş gibi izledim. Çünkü bildiğim tüm masallar bambaşka biçimlerde ama orijinal olgusuna zarar verilmeden işlenmiş. Üstelik Leyla ile Mecnun'da olduğu gibi burada da "imkansız" diye bir şey yok. En ummadığınız anlarda "Yok canım, olmaz ki?!" dediğiniz şeyler oluveriyor. Hatta büyük çoğunlukla aklınıza ihtimali dahi düşmeyen şeylerle karşılaşıyorsunuz. Karakterlerin değişime uğrayabilmesi de hayal gücünüzü tetikliyor. İnanılmaz bir bağ ile işlenmiş karakterler hem hayal gücünüze hem kalbinize dokunuyor. Ayrıca görselliğiyle de emeklerine vaktinizi ayırmaya değer olduğunu ispatlıyor.

Birikmiş 3 sezonu 3 haftada -bitmesin diye idareli(!) izleyerek- bitirdim. Yeni sezon içinse sabırsızlanıyorum.

Bittiğinde aklımda kalan, her masalın özünde olduğu gibi "iyilik" vurgusuydu ama günümüzün deneyimleriyle bezenip biraz şekil değiştirmiş bir iyilik. İyi olmak önemli ama esas olan akıllıca yapılan iyilik. Bazen "iyi" olmak için "kötü" görüneni seçmek ya da her şeyi oluruna bırakmaktır "iyilik".

Aslında bu tezi daha önce keşfettiğimin ayrımındayım, bilmediğim bir coğrafyada bilmediğim "doğru"larla yoğrulurken verdi hayat bana bunu. Belki tam da bu yüzden içselleştirdim bu diziyi. Eksik kaldığım noktaysa iyi şeylerin olacağına "inanmak"mış.

Ben çok geç kalmış bir izleyicisiyim bu dizinin ve internet aracılığıyla izledim diziyi ama Fox'ta da yayınlandığını öğrendim. Yeni sezon 28 Eylül'de başlıyor, bence bir şansı hak ediyor dizi hatta içinizdeki çocuk oralarda bir yerlerdeyse fazlasıyla hak ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder