10 Ocak 2014 Cuma

balık..lık...

Doğan her yeni günle, gerçekten, yeniden yaşamaya başlıyorum. Dünde olan, gerçekten, dünde kalmayı başarıyor. Bunu nasıl yaptığıma bazen ben bile şaşırıyorum. Bir soluk nefese muhtaç bırakıldığımı dahi unutabiliyorum. Yeniden başlıyorum geride bıraktığım her şeye. Beni üzenlerle ilk kez karşılaşıyor, nefret ettiğim yerlere ilk kez adım atıyorum. Sanki.

Böyle değildim ben, "fil hafızalı" derdim kendime. Yüzüm gülse kalbim kabul etmezdi, yüzüm daha gülümseyemeden yeniden ekşirdi. Aslında övünürdüm de bu yönümle. "Ben" derdim, "birisinden şikayet ediyorsam eğer, bu onunla bir daha 'asla' samimiyetimiz olamayacağı içindir." Bugünse küçük bir balık gibiyim..

İyi ama ne oldu? Şimdi ayrımına vardığım doğruysa eğer, asıl şimdi bencilleştim. Bugüne kadar kendime vermediğim değeri veriyorum sanırım. Yaşadığım anı huzurlu geçirmek geri kalan her şeyden önemli geliyor. Bu yüzden insanların ne düşündüğü, ne gibi etiketleri bana layık gördüğü gittikçe önemini yitiriyor.

Eğer bu önermem doğruysa insanların kişilik tanımlamada son derece beceriksiz olduğu çıkıyor ortaya. Bugüne kadar kendimden çok herkesi düşündüm. Otobüste öylesine denk gelen yanımdaki yolcuyu bile kendimden fazla düşündüğüm anlar olduğu doğru. Bu süreçte genellikle bencillikle suçlandım. Oysa şimdi her şeyden önce "ben" varım ve insanlar iyi niyetli ve paylaşımcı olduğumu düşünüyor. Neye inandıklarını tanrı bilir ama bana söyledikleri bu.

Tam da buradan mevcut bir önermeye gidebiliriz aslında. Dalai Lama'nın meşhur sözü "Kendini sevmezsen başkalarını sevemezsin. Başkalarını sevmeyi beceremezsin. Kendine şefkat duymuyorsan başkalarına karşı şefkat duygusu geliştiremezsin." benim önermemi kırıyor.

Hayatsa işte bundan sonra gerçek anlamını buluyor. Sait Faik bizi alıp götürüyor: "Bir insanı sevmekle başlar her şey."

Not: Cemal Süreya, bugün bana senden başka pek çok şeyi düşündürdün. Huzurla uyu; çünkü tüm sözlerin layık olduğu kalplerde yaşıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder