Çok meraklı bir toplumuz. Soru sormaktan, öğrenmeyi istemekten hiç çekinmiyoruz. Özellikle şu anda görev yaptığım bölgede bu tutum oldukça yerleşmiş.
Bir öğretmen için sorgulayan öğrenci arayıp da bulunamayan mücevherdir aslında. Meraklı öğrenci, öğrenmeye teşvik edilir, soruları sabırla ve keyifle yanıtlanır. Ama bu merak sizin özel hayatınıza yönelikse durum değişir. Bu hafta aramıza yeni katılan arkadaş; daha adımı dahi bilmezken önceki iş yerimde kazandığım parayı, kaç saat çalıştığımı, anne ve babamın birlikteliğini, ailemin aylık gelirini, ailemle ilişkimin nasıl olduğunu sorarken hiç tereddüt etmiyordu. Bir yandan da sürekli araştırmayı çok sevdiğini söylüyor, araştırmacı(!) kişiliğiyle övünüyordu. Çalışma ortamının zar zor sağlanan, pamuk ipliğine bağlı huzurunu katletmemek için "Sana ne arkadaşım benim anamdan, babamdan, paramdan?!" diye haykıramadım ya, ona yanıyorum.(Yine de şanslıyım, en azından diğer arkadaşlara yaptığı gibi medeni durumuma el atıp beni evlendirmeyi görev edinmedi, yetinmeyi öğrenmeliyim!)
Hoş, dışarıda da durum değişmiyor ki.. Herhangi bir ihtiyacınızı karşılamak için girdiğiniz bir dükkanda iki dakika içinde bitecek alışverişinizi bitmek tükenmek bilmeyen, utanmasalar yatak odanıza varana dek yönelttikleri sorularla uzatıyor da uzatıyorlar. Tabi bu işte o kadar ustalar ki siz istemediğinizi söylediğiniz halde önünüze yapışan bir bardak çayla desteklemeyi ihmal etmiyorlar sorularını(sanki daha katlanılır olacakmış gibi!). Sevdiğim bir dizide İsmail Abi derdi ki: "Çay veren adam kötü olur mu hiç?"
Arada bir karşılaştığım komşularımla ayaküstü sohbetlerimizde burada yapacak bir şey olmamasından yakınırken günde kaç kez evden çıktığımı hatta çıkınca nereye gittiğimi dahi bildiklerini öğrendim. Eh bunun üstüne evime gelen misafirlere ve hatta evdeki sohbetlerimize haydi haydi hakimdir onlar diye düşündüm. Emek var ortada, bu sorunu çözmek lazım, ya biri az çalışıyorsa? Sınav yapsam kaç alırlar ki? Acaba hangisi daha başarılı takip konusunda?
Ben bunlarla baş edemezken bugün ortalıkta gezen malum mesele bana isyanımın yersiz olduğunu balığın baştan koktuğunu bir kez daha öğretti.Öğretti ya yine de kendimi alamıyorum "Biz bu potansiyele sahipken işimize yarayacak, gelişmemizi sağlayacak konulardaki bu performans düşüklüğü neden?" diye sormaktan. (Bu beni de çok meraklı yapar mı? Bak yine yaptım, soru sordum!)
Ah be İsmail Abim, çay veren adam kötü olmasa da gevezedir, neyi merak edeceğini de bilmeyebilir, bi' el atmasan mı acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder