22 Ağustos 2014 Cuma

mutluyum-mutlusun-mutlular

Bugün de günlerden ilkokuldaki ilk arkadaşımdı. Yıllar yıllar sonra bir araya gelip bambaşka konularda konuşabiliyor, hala birlikte gülebiliyor olmak gerçekten insana huzur veren bir şey. Ama bugünün bana hissettirdikleri bambaşka.

O da benim gibi İzmir'den ayrılıp üvey ana kollarında ayakta kalmaya çalışıyor. Dolayısıyla sohbetin tabanını "İzmir" ve "İzmir'de hayat" oluşturuyor. Kelimelerin birbirini kovaladığı, yetiştirilmeye çalışılan zihne kazınmış mevzuların yüksek atlamalarla dile getirildiği bir 4 saat geçirdik birlikte. Yine çok şey kattık birbirimize, inanıyorum ki yeni bakış açılarıyla ayrıldık birbirimizden. Belki de bu yüzden sosyal platformlara çok da kızmayanlardanım ben, eski dostlarımı bana hep oralar taşıdı neticede.

Bugün enerjimiz ve gülümsemelerimiz sonsuzdu. Çok daha cesur, kendinden emin cümleler vardı dilimizde; gençleşmiş, yenilenmiştik adeta. Evet, özlem gidermenin yani birbirimizin buna katkısı yadsınamazdı şüphesiz; ancak bizim buluştuğumuz payda yine "İzmir" oldu.

İzmir'de uyanmak bile bizi mutlu etmeye yetiyordu. Burada geçirdiğimiz günleri düşündük, sorunlarımız olsa da mutluyduk. Burası insanı gülümseten, içini kıpır kıpır eden, kişiyi şımartan, çocuklaştıran; doğal olarak, mutlu eden bir kent. Biz İzmir aşıkları için -evet, evet bu aşktan başka bir şey olamaz- burada yaşamak bir ayrıcalık.

Sabah işe koşarken iki boyoz kapıp alelacele yiyebilmek bile bir lüks. Akşam işten yorgun argın çıktığımda dahi Alsancak vapuruna atlayıp Konak'a kadar yürürdüm dinlenmek için. Denizin kattığı huzur hiçbir şeye değişilmez ama sahil şeridini izlerken biriktirdiğim anıları yaşamak da bana haz verirdi.

Bu hafta, değişen ulaşım ağına ayak uyduramamışken bindiğim otobüste, ineceğim durağı seçmeye çalışıyordum; yanımdaki teyze de her şeyi bir kenara bırakıp benimle beraber durak aradığında. Durağı ayırt ettiğimde o da en az benim kadar mutluydu, tanımadığı birisi sorun yaşamadığı için. Benimle durak arayan teyze ya da elimde valizimle binmem gereken otobüsü aradığım sırada gülerek "Dur kızım, senin otobüsün şu tarafta, ben seni götüreyim, çok zorlandın sen." diyen amca; iyi ki varsınız yahu. İyi niyet, samimiyet ve güler yüz; en çok hasretini çektiklerimden. Siz güler yüzlü İzmir insanları! Bir şekilde hayatımda olduğunuz sürece bu hayat da bana hep güzel gelecek.

Merak ediyorum: Havan mı, suyun mu, insanın mı seni özel kılan yoksa bu da sadece anlamsız memleketçilik oyunu mu? Daha neler neler var içimde sana dair ama bugün sadece kokluyorum seni, kışın soğuk ve sıkıcı günlerinden birinde anacağım seni asıl; o zamana saklıyorum içimdeki kıymetli cümlelerini...

17 Ağustos 2014 Pazar

Bir Gün - Bir Rüya

Çok güzel bir düşten uyandım bu sabah. Gittikçe saflığını yitiren insanlardan, ilişkilerden kaçarken saklandım çocukluğuma. Çocukluğumun saf,  çıkarsız dünyasına.

Her şey bıraktığım gibiymiş orada, sadece büyümüşüz işte biraz. İçim güven ve huzur doluyken yürümüşüz sokaklarda. Biraz deniz katmışız, biraz sıcak, biraz da anlayış yanımıza. Sonra çocukluğumuzdan kalma bir film eklemişiz günümüze, büyümüş insanların atıştırmalıklarını(snack) almayı unutmadan. Birlikte gülmüşüz bütün o saçma sahnelere. Mutlu, sakin ve bir çocuk kadar safmışız birbirimize sarıldığımızda.

Rüya bu ya, hiç acıkmamış, hiçbir şeye ihtiyaç duymamışız tüm bunlar olurken. Kimsemiz de yokmuş, bizi merak eden. Müzik dinlemiş, şarkılar söylemiş, filmler izlemişiz koca bir günde. Yalnız hiç zorlamamışız kendimizi olduğumuzdan iyi göstermeye, yorgunken yürümeye... O kadar da doğalmış işte her şey.

Şaşırmışım bazen, "Meğer ne çok şey biliyormuşsun sen!" deyip biraz da hayran kalmışım işte. Gizlemeye çalışırken hayranlığımı, saçmalamışım bazen; o da görmezden gelivermiş tüm büyümüş adamların yaptığı gibi.

İçim geçmiş bazen omzuna başımı koyduğumda, uyumuşum. Rüya içinde rüya. Düşmesin diye başım boşluğa sarılmış bana sıkıca. Hem de ne sıkıca, sanki her yeri kuşlar istila etse hiçbirinin gagası değmezmiş bana; o kadar güvendeymişim, inanmışım ona.

-"İşte!" demiş kalbim, "Aradığın adam burada." Gülümsemişim usulca ve son kez bakmışım ona.

Gün doğmuş, hayat başlamış Dünya'da. Eksik kalmamdan korkmuş olacak ki Güneş, tüm sıcağını göndermiş bana. "Kalk artık" demiş, "Bu gördüklerin sadece bir rüya. Benim aydınlattığım dünyada yer yok bu kadar duyguya."

Gözümü açıp da uçuşan perdeme baktığımda, yine de, gülümsüyordum hala.