Bu gece bambaşka bir yerde bambaşka rüyalara açılan bir uykuya dalmak istedim. Günün tüm yorgunluğu üzerime çöktüğünde, nerede olduğumu, neden burada olduğumu ve neler yapamadığımı düşünemediğimde, hep böyle anlarda, mekan kavramı zihnimde sonsuzluğa ulaşıyor. Belki en sevdiğim belki de en nefret ettiğim anlar bunlar.
Bazen kendi kendime yarattığım küçücük bir umudu kalbimde çevirirken günlerce daha hayata tutunurken bazen de en büyük umutları yok sayıp boşlukta yitmeyi bekliyorum saniyeler kocaman dişleriyle bana bakarken. Umutla umutsuzluk yer değiştirmek üzreyken de işte böyle kararsız sonsuzluklarda buluşuyorum kendimle. Neyse ki -en azından- bu anlar kendini tekrarlamıyor. Her seferinde bambaşka fikirler salıyor üstüme.
Son iki gündür nerede olduğumu unutuyorum örneğin. Olmak istediğim yerde hissediyorum kendimi, üstelik buna hiç odaklanmadan. Garip bir umut ve huzurla doluyor içim. Yapmam gerekenleri en iyi şekilde üstlenmeye çalışıyorum. Yaratmak, dokunmak, ulaşmak, başarmak... istiyorum.
Sanki bu şehrin üstündeki kara bulutlara çoook uzaklardan bakıyorum da yağmurunda ıslanmıyor, güneşinde yıkanıyorum. Öğrenilmiş çaresizliklerimin üzerine gidip her şeye baştan başlıyorum. Başladığımı sanıyorum.
Duygularımın yaşadığı, kendim olabildiğim yerlerde geziniyor ruhum. İçimdeki çocuğu tutsak etmediğim anlar biriktiriyor düşmemek için.
Şimdi yepyeni bir sabaha uyanmak için güzel rüyalara ihtiyacım var sadece. Bir nefeslik - bir ömürlük..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder