Bir yerlerde yaşama tutunmak için, kendin olarak yaşayabilmek için uğraşırsın. Öyle anlar gelir ki her şeyden hatta kendinden bile vazgeçersin. Yoğunsundur, yorgunsundur. İşte şu anda kendime dair hissettiğim sadece bunlar.
Hepimizin hayatı bir çeşit savaş filmi aslında. Bugüne kadar ben de pek çok şey için savaştım, ayakta kalmak için uğraştım. Son iki senedir verdiğim savaş ise bambaşka. Akmayan hayatıma rağmen yaşamın durmadığını kendime ispatlayarak ayakta kalmaya çalışıyorum. Malum sosyal sitede de daha çok vakit geçirir oldum bu sebepten. Ne zaman umudumu yitirsem açıp baktım fotoğraflarınıza, paylaştığınız anılara, anlara. Her baktığımda da dönüp kendime "Bak, hayat var; umut var." dedim. Ayağa kalktım - koşamasam da- yürümeye devam etmek için.
Son dönemdeyse umutlarım iyice yerle bir oluyor. Herkesin acımasızca bir diğerini eleştirdiği, saygısızlıkla bezenmiş cümleler doluyor gözlerime; katlanamıyorum. Televizyon izlemiyorum çünkü saçma sahnelerle uzatılmış dizilere, insana değer katmayan programlara tahammülüm yok. Haber izlemiyorum çünkü nefessiz kalan göğsümü sıkıştıracak bir kelama dahi tahammülüm yok. Ama okuyorum tabi. Okuduğum kitapları dahi özenle seçiyorum. İlla ki hüzün karışacaksa da işin içine en azından düşündürsün, düşündürmeyecekse umut versin, ikisi de yoksa bambaşka bir dünya katsın, bilgi versin.
Ben böylesine bocalarken kafamı kaldırıp bakmayı akıl ettiğimde anlıyorum ki toplumsal bir umutsuzluğa sürükleniyoruz. Günümüzü aydınlatacak gelişmeler bile gülümsetemiyor artık bizi. Zihnimizin gerisindeki kaygılar gemi iyice azıya almış durumda. Herkes ilaçlarla ayakta. Kimimizin derdi psikolojik, kimimizinki sadece mikrobik. Herkes, sürekli hasta. Baş edilemeyen çileler eşliğinde ne zaman ayağa kalkmak istesek yanımıza çöküveriyor umutsuz bir yakın. Birbirimizi sarıp sarmalamak ayağa kaldırmak için savaşırken elimizdeki bir damla gücü de harcayıp bu kez biz çöküyoruz bir başka yakının dizlerine. Bir süre sonra dayanamayıp bu kısır döngüye, bir çözüm üretiyoruz-ürettiğimizi sanıyoruz- : HİSSİZLİK!
Hissetmediğimizde daha kolay geçiyor günler. Ve bence en büyük tuzak bu!
12 Mart 2014 Çarşamba
6 Mart 2014 Perşembe
Takılma/ma/lı(k)
Gece gece kafama takabileceklerimin listesi:
1- Neden streç filmler de alüminyum folyolar gibi kutusunun kesici kısmıyla bir hamlede ayrılmıyor?
2- Bugün ilk kez Pepee'yi izledim 6-7 dakika da olsa. izlediğim bölümde Pepee yeni bir görünüme kavuşmuş(izleyenler "Aa değişmiş, büyümüş!" diye yorum yaptı da). Acaba neden herkesin bildiği Pepee'yi göremedim hiç?
3- 2. madde bende neler eksiltecek?
4- Buzluğumda bekleyen barbunyaları pişirmeye neden kıyamıyorum? Onca zahmeti boşuna mı çektim?
5- Onca zahmeti göze alıp ayıkladığım barbunyaları pişirmeye neden üşeniyorum?
6- Neden bir günde Ayşegül Aldinç'e bayılmaya başladım?
7- Bu saatte herkes gibi uyumak yerine neden bunlarla uğraşıyorum?
8- Değil bir sonraki sayfası, bir sonraki satırı için bile meraktan öldüğüm kitabımı neden elime alamıyorum? Ona da mı kıyamıyorum?
9- Bunlara takılacak kadar boş vakti hangi ara buldum ben!
10- Yarın okula gitmesem olmaz mı?
11- Ben bunlarla uğraşırken sen n'apıyorsun?
12- Tüm bunların sebebi Pepee mi?
1- Neden streç filmler de alüminyum folyolar gibi kutusunun kesici kısmıyla bir hamlede ayrılmıyor?
2- Bugün ilk kez Pepee'yi izledim 6-7 dakika da olsa. izlediğim bölümde Pepee yeni bir görünüme kavuşmuş(izleyenler "Aa değişmiş, büyümüş!" diye yorum yaptı da). Acaba neden herkesin bildiği Pepee'yi göremedim hiç?
3- 2. madde bende neler eksiltecek?
4- Buzluğumda bekleyen barbunyaları pişirmeye neden kıyamıyorum? Onca zahmeti boşuna mı çektim?
5- Onca zahmeti göze alıp ayıkladığım barbunyaları pişirmeye neden üşeniyorum?
6- Neden bir günde Ayşegül Aldinç'e bayılmaya başladım?
7- Bu saatte herkes gibi uyumak yerine neden bunlarla uğraşıyorum?
8- Değil bir sonraki sayfası, bir sonraki satırı için bile meraktan öldüğüm kitabımı neden elime alamıyorum? Ona da mı kıyamıyorum?
9- Bunlara takılacak kadar boş vakti hangi ara buldum ben!
10- Yarın okula gitmesem olmaz mı?
11- Ben bunlarla uğraşırken sen n'apıyorsun?
12- Tüm bunların sebebi Pepee mi?
4 Mart 2014 Salı
bir nefeslik düşler
Bu gece bambaşka bir yerde bambaşka rüyalara açılan bir uykuya dalmak istedim. Günün tüm yorgunluğu üzerime çöktüğünde, nerede olduğumu, neden burada olduğumu ve neler yapamadığımı düşünemediğimde, hep böyle anlarda, mekan kavramı zihnimde sonsuzluğa ulaşıyor. Belki en sevdiğim belki de en nefret ettiğim anlar bunlar.
Bazen kendi kendime yarattığım küçücük bir umudu kalbimde çevirirken günlerce daha hayata tutunurken bazen de en büyük umutları yok sayıp boşlukta yitmeyi bekliyorum saniyeler kocaman dişleriyle bana bakarken. Umutla umutsuzluk yer değiştirmek üzreyken de işte böyle kararsız sonsuzluklarda buluşuyorum kendimle. Neyse ki -en azından- bu anlar kendini tekrarlamıyor. Her seferinde bambaşka fikirler salıyor üstüme.
Son iki gündür nerede olduğumu unutuyorum örneğin. Olmak istediğim yerde hissediyorum kendimi, üstelik buna hiç odaklanmadan. Garip bir umut ve huzurla doluyor içim. Yapmam gerekenleri en iyi şekilde üstlenmeye çalışıyorum. Yaratmak, dokunmak, ulaşmak, başarmak... istiyorum.
Sanki bu şehrin üstündeki kara bulutlara çoook uzaklardan bakıyorum da yağmurunda ıslanmıyor, güneşinde yıkanıyorum. Öğrenilmiş çaresizliklerimin üzerine gidip her şeye baştan başlıyorum. Başladığımı sanıyorum.
Duygularımın yaşadığı, kendim olabildiğim yerlerde geziniyor ruhum. İçimdeki çocuğu tutsak etmediğim anlar biriktiriyor düşmemek için.
Şimdi yepyeni bir sabaha uyanmak için güzel rüyalara ihtiyacım var sadece. Bir nefeslik - bir ömürlük..
Bazen kendi kendime yarattığım küçücük bir umudu kalbimde çevirirken günlerce daha hayata tutunurken bazen de en büyük umutları yok sayıp boşlukta yitmeyi bekliyorum saniyeler kocaman dişleriyle bana bakarken. Umutla umutsuzluk yer değiştirmek üzreyken de işte böyle kararsız sonsuzluklarda buluşuyorum kendimle. Neyse ki -en azından- bu anlar kendini tekrarlamıyor. Her seferinde bambaşka fikirler salıyor üstüme.
Son iki gündür nerede olduğumu unutuyorum örneğin. Olmak istediğim yerde hissediyorum kendimi, üstelik buna hiç odaklanmadan. Garip bir umut ve huzurla doluyor içim. Yapmam gerekenleri en iyi şekilde üstlenmeye çalışıyorum. Yaratmak, dokunmak, ulaşmak, başarmak... istiyorum.
Sanki bu şehrin üstündeki kara bulutlara çoook uzaklardan bakıyorum da yağmurunda ıslanmıyor, güneşinde yıkanıyorum. Öğrenilmiş çaresizliklerimin üzerine gidip her şeye baştan başlıyorum. Başladığımı sanıyorum.
Duygularımın yaşadığı, kendim olabildiğim yerlerde geziniyor ruhum. İçimdeki çocuğu tutsak etmediğim anlar biriktiriyor düşmemek için.
Şimdi yepyeni bir sabaha uyanmak için güzel rüyalara ihtiyacım var sadece. Bir nefeslik - bir ömürlük..
2 Mart 2014 Pazar
deja vuuu..uuffff
Heeep böyle yapıyorum ben. Büyük konuşuyorum. Ufacık boyumla kendimden büyük cümlelerde kayboluyorum. Üstelik her defasında ben rahatça yiyeyim diye, devasa kelimeler ufalıp minicik bir lokmaya dönüşüyor. Sonra, "Aldım boyumun ölçüsünü daha da büyük konuşmam." diyorum.
Akabinde geliyor hayat beni sınav yapmaya. Karşıma en olmayacak şeyi çıkarıyor. Ben tabi her zamanki kocaman burnumla konuşuyorum: "Yok canım, hayatta olmaz!" diye. Sonra hooop yine nasıl olduğunu anlamadan temel gıdamı almış, karnımı doyurmuş oluyorum.
Murphy gelsin de şu yasalarının geçerliğini ne zaman yitireceğini bir konuşalım. Sahi var mı bilen kaç kereden sonra etkisiz elemana dönüşecek? Yok ben pes etmiyorum ya, bari o etse...
Akabinde geliyor hayat beni sınav yapmaya. Karşıma en olmayacak şeyi çıkarıyor. Ben tabi her zamanki kocaman burnumla konuşuyorum: "Yok canım, hayatta olmaz!" diye. Sonra hooop yine nasıl olduğunu anlamadan temel gıdamı almış, karnımı doyurmuş oluyorum.
Murphy gelsin de şu yasalarının geçerliğini ne zaman yitireceğini bir konuşalım. Sahi var mı bilen kaç kereden sonra etkisiz elemana dönüşecek? Yok ben pes etmiyorum ya, bari o etse...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)